Selam millet,
İlk blogumun ilk postuna hoşgeldiniz! Her zaman yapmak istediğim, yine de bir türlü yeterli zamanı ayırmadığım ve o hep istediğim bloga ilk kez kavuşma fırsatını yakaladım. İlkler unutulmaz... İlk blog dedik önemli dedik, o zaman konuyu da öylesine seçmek olmaz. Uzaktan bir Ankaralıyım ben. Doğma büyüme derler ya hani... İşte ben de bir tek doğması var. Sürekli gezen güzel bir ailenin, değişik şehirlerde büyüyen çocuğuyum ben. Mardin'i saymayalım hadi, bir yaşına kadar ordaydım. Sonrası sekiz sene İstanbul... Küçük bir çocuk için kocaman bir metropol. 3. sınıf biter devamı Kıbrıs. Sıcak ve rahat Yavru Vatan'dan lisede dehşet verici soğuklar, ve Erzurum. Tüm bu şehirlerin yanında hep minik kalbimin ufak, saklı bir yerinde gömülmüştür doğduğum şehir. İlk kez 2 sene önce taşındım başkente ve sanırım ilk blogumda da yer almayı hak ediyor bu yaşlı şehir. Peki burada sadece genel bir Ankara'yı mı göreceksiniz? Tabii ki hayır... İnsanları gözlemlemek her zaman benim en büyük zevklerimden olmuştur. Değişik suretler, ilginç kıyafetler, daha önce kulak kabartılamayan sohbetler... Bunların tam merkezine oturmak için de sanırım, kalabalık renkli yerler seçilmeli. Peki Ankara'nın en renkli, en canlı yerlerinden biri neresi? Tabii ki Kızılay.. Bu blogda Kızılay'ın ve Kızılay'ın belki de daha önce hiç görmediğiniz daimi yüzlerinin gerçeklerini göstermeye çalışacağım. O yüzden takipte kalın. Sakarya'daki Büfeci İsmet'ten, Karanfil'deki Çorapçı Haticee Abla'ya daha önce belki de duyduğunuz veya çoktan tanışıp sohbet etmek isteyeceğiniz insanlar burada olacak. Ama önce gelin, sokak sokak Kızılay'ı ve insanlarını tanıyalım.
İlk blogumun ilk postuna hoşgeldiniz! Her zaman yapmak istediğim, yine de bir türlü yeterli zamanı ayırmadığım ve o hep istediğim bloga ilk kez kavuşma fırsatını yakaladım. İlkler unutulmaz... İlk blog dedik önemli dedik, o zaman konuyu da öylesine seçmek olmaz. Uzaktan bir Ankaralıyım ben. Doğma büyüme derler ya hani... İşte ben de bir tek doğması var. Sürekli gezen güzel bir ailenin, değişik şehirlerde büyüyen çocuğuyum ben. Mardin'i saymayalım hadi, bir yaşına kadar ordaydım. Sonrası sekiz sene İstanbul... Küçük bir çocuk için kocaman bir metropol. 3. sınıf biter devamı Kıbrıs. Sıcak ve rahat Yavru Vatan'dan lisede dehşet verici soğuklar, ve Erzurum. Tüm bu şehirlerin yanında hep minik kalbimin ufak, saklı bir yerinde gömülmüştür doğduğum şehir. İlk kez 2 sene önce taşındım başkente ve sanırım ilk blogumda da yer almayı hak ediyor bu yaşlı şehir. Peki burada sadece genel bir Ankara'yı mı göreceksiniz? Tabii ki hayır... İnsanları gözlemlemek her zaman benim en büyük zevklerimden olmuştur. Değişik suretler, ilginç kıyafetler, daha önce kulak kabartılamayan sohbetler... Bunların tam merkezine oturmak için de sanırım, kalabalık renkli yerler seçilmeli. Peki Ankara'nın en renkli, en canlı yerlerinden biri neresi? Tabii ki Kızılay.. Bu blogda Kızılay'ın ve Kızılay'ın belki de daha önce hiç görmediğiniz daimi yüzlerinin gerçeklerini göstermeye çalışacağım. O yüzden takipte kalın. Sakarya'daki Büfeci İsmet'ten, Karanfil'deki Çorapçı Haticee Abla'ya daha önce belki de duyduğunuz veya çoktan tanışıp sohbet etmek isteyeceğiniz insanlar burada olacak. Ama önce gelin, sokak sokak Kızılay'ı ve insanlarını tanıyalım.